Blog

Satranç Kitapları ve Milliyetçilik


Geçtiğimiz günlerde Twitter'da, Carlsen'in sekundantı Peter Heine Nielsen'in, YouTube kanalındaki videolarını defalarca övdüğümüz Ilya Levitov'u ve Amsterdam'da oynanan "Levitov Satranç Haftası" isimli prestijli turnuvaya katılan saygın Büyükustaları eleştirmesine rastladım.
 

Sporun tüm branşlarında olduğu gibi, politikanın gölgesi satrancın üstüne geçmişten bu yana hep düşmüştür. Danimarkalı ismin eleştirilerinin hedefinde, Levitov'un mevcut Rus yönetiminin destekçilerinden Solovyov'un uzun dönemli iş ortaklarından biri olması vardı. Nielsen'e göre Ukrayna karşısındaki saldırgan tutumun sona erdirilmesi için Rusya yalnızlaştırılmalı, bunun için de insanları bir araya getiren sanat, spor ve bilim dünyasından Rus temsilciler vakit kaybetmeksizin men edilmeliydiler.


Diğer taraftan turnuvayı ziyaret eden sevilen satranç gazetecisi Sagar Shah mikrofonunu uzatıp, Rus ismin YouTube kanalındaki mükemmel içerikleri neden bir websitesinde ücretli olarak sunmadığını sorduğunda, Levitov'un yanıtında milliyetçiliğin izlerini görüyordunuz: "...Çünkü hâlihazırda 'Chessable' isimli olağanüstü bir proje mevcut. Bu onların işi ve bundan para kazanıyorlar. Benim fikrim de benzer düzeyde bir içeriği Rus kitlelere sunmak. Bu ulusal bir mesele, milliyetçilikle alâkalı. Böylelikle genç oyuncular, ya da genç olmayanlar belki de Chessable'ın sunduklarından bile daha nitelikli videoları, üstelik para vermeksizin izleyip rakipleri karşısında avantaj elde edebilsinler."

II. Dünya Savaşı sonrasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği satranç dünyasına damgasını vurdu. Chigorin ve Alekhine de o topraklarda yetişen büyük isimler olsalar da, 'Sovyet Satranç Ekolü' olarak adlandırılan sistemin Botvinnik ve ardından gelen Dünya Şampiyonları'yla oluşturulduğunun söylenmesi herhalde pek yanlış olmaz.



Leipzig 1960'da SSCB Kadrosu:
Tal, Botvinnik, Keres, Korchnoi, Smyslov, Petrosian

Bahsi geçen rakipsiz ülkenin, bilhassa olimpiyatlarda, görünürdeki en önemli rakibi Yugoslavya'ydı.


Fotoğrafta görülen 1976 yılına ait kitapta Yugoslav satranç kahramanları ile oyunları konu edilmektedir. Dubrovnik 1950'de Olimpiyat Şampiyonu olan Balkan ülkesi, Münih 1958, Varna 1962, Tel Aviv 1964, Lugano 1968 ve Nice 1974'te ise SSCB'nin ardından ikinci sırada yer alır. Helsinki 1952, Amsterdam 1954, Leipzig 1969, Siegen 1970, Üsküp 1972 ve La Valetta 1980'de ise aşağı yukarı aynı Büyükustaların oluşturduğu Yugoslav ekip bronz madalyayı kazanır.

Vilan Midmar, Bora Kostic, Svetozar Gligoric, Vasja Pirc, Petar Trifunovic, Aleksandar Matanovic, Bora Ivkov, Mijo Udovcic, Bruno Parma, Mato Damjanovic, Dragoljub Janosevic, Milan Matulovic, Dragoljub Ciric, Albin Planinc, Ljubomir Ljubojevic, Bojan Kurajica, Drazen Marovic, Predrag Ostojic, Milan Vukic... Büyükustaların parmakla gösterildiği dönemde ülkelerini zirveye taşıyan bu isimlerin oyunlarını içeren kitap, Yugoslavlar'ın satranç dünyasına bir başka armağanı olan Sahovski Informator yayınevi tarafından yayımlanmış. En önde gelen ustaların kısa biyografileri Janosevic tarafından okurlara sunulmuşken, kitabın her satrançsevere hitap edebilmesi için oyun analizlerinde, "Evrensel olmayan, milli olamaz" tezini hatırlatırcasına, 'Informatör dili' kullanılmış.

Bir ülkenin sahip olduğu mirası, dünyanın tüm satrançseverleriyle gurur içinde paylaşmak istemesi gerçekten de harika. Ancak bunu amaçlarken, Kotov ve Yudovich'in "Sovyet Satranç Ekolü" kitabında olduğu gibi, çalışmayı bir propaganda enstrümanına dönüştürmemek de önemli. İlgili tutumun, içeriğin önüne geçmemesi için bu dengenin korunması çok mühim.


Paylaşımı kitapta rastladığım dikkat çeken diyagramlarla noktalamak istiyorum. "Söz uçar, yazı kalır"'dan sonra, "Yazılar unutulur, konumlardır akıllarda kalan" diyerek (oyunların tamamı için diyagramları tıklayabilirsiniz):


Levenfish - Vidmar
Karlsbad 1911


Gligoric - Bidev
Belgrad 1946


Matanovic - Kostic
Vinkovci 1948


Fuderer - O'Kelly
Bled 1950


Kokkoris - Marovic
Atina 1970


Planinc - Andersson
Sombor 1970


Baretic - Pirc
Cateske Toplice 1968


Toth - Matulovic
Budapeşte 1972


Velimirovic - Rajkovic
Üsküp 1971


Ljubojevic - Padevsky
Nice 1974


Gufeld - Planinc
Üsküp 1971

- Yugoslav Chess Triumphs, Trifunovic & Gligoric & Maric & Janoševic (Sahovski Informator, Belgrad 1976)
Devamını oku

Alekhine ve Fransa'daki Şato


Genna Sosonko'nu makalelerinden oluşan derlemesi "The Essential Sosonko", hayatımda en okuduğum en heyecan verici eser olabilir. Ana olarak oyunlarından tanımaya çalıştığımız figürlerin her birinin ilginç yaşam öyküleri, okurlarda "satrancı bir zamanlar ne kadar derin kimseler oynuyormuş" düşüncesini uyandırıyor. Satranca adanmışlığıyla iz bırakan 4. Dünya Şampiyonu Alexander Alekhine'in 'Paris Yılları' da bu enteresan hikâyelerden biri...
 

Mannheim 1914, I. Dünya Savaşı, Ekim Devrimi ve Capablanca'yla yapılan ünvan maçı derken, Alekhine sonraki yıllarda patlak verecek II. Dünya Savaşı öncesinde aradığı huzuru Paris'te bulur. Aslında Ossip Bernstein ve Eugene Znosko-Borovsky gibi önde gelen satranççılar gibi, Alekhine de Fransa'yı yeni vatanı olarak çoktan belirlemiştir. Fransız vatandaşlığı başvurusu, okyanusun öteki tarafındaki Ünvan Maçı'nın sonlarında kabul edilince, Alekhine şu unutulmaz sözleri dillendirir: "Bir Kübalı'yla bir Rus arasındaki Dünya Şampiyonluğu Maçı, bir Fransız'ın zaferiyle noktalandı!". Paris'e döner dönmez Şampiyon'un onuruna birçok resepsiyon ve ziyafet düzenlenir. Fransa'da yaşayan Rus entelijansiyasıyla daha yakın temas kurabilmek için, tıpkı Bernstein gibi, Mason locasına dahil olur...
 

1934 yılında eşine Nadine'den boşanan Alekhine, varlıklı Amerikalı Grace Wishar ile evlenir. 42 yaşındaki Dünya Şampiyonu'nun dördüncü eşinin kendisinden 16 yaş büyük olması sebebiyle satranç çevrelerinde 'Alekhine Philidor'un dul eşiyle evlenmiş' esprisi dolaşır. Fakat Seylan'da çok geniş çay bahçelerine sahip Wishar'ın ekonomik imkânları, Alekhine'in hayat gailelerinden soyutlanıp tamamen satranca odaklanmasına fırsat verir. Wishar Normandiya'da günümüzde hâlâ ayakta olan bir şato satın alır ve II. Dünya Savaşı çıkana dek Alekhine çifti burada yaşar.
 

Sosonko'nun makalesinin dipnotunda şu bilgilere yer verilmiştir:

"Dieppe'e yakın küçük kasaba St.-Aubin-le-Cauf'ta Château Châtellenie hâlâ duruyor. 1999 yazında Rouen'deyken, 45 dakikalık araba yolculuğuyla oraya vardım. Şatoda şimdi beş odadan oluşan bir otel yer almakta. Her odaya bir satranç taşının ismi verilmiş: şah, vezir, kale ve at. En iyi oda ise Alekhine ismiyle adlandırılmış. Aşağı katında bulunan iki büyük salonunda resepsiyonlar düzenlenen şato oldukça görkemli. Etrafında ise nehrin kıyısında, çakıl taşlarıyla örülü güzel bir park yer almakta."
 

Otelin websitesinde de şatonun tarihçesi yer almakta ve Alekhine ismi hiç şüphesiz burada da geçiyor.


"...St.-Aubin şatosu Fransız-Rus şampiyonun son ikametgâhıydı. Savaş yıllarında şato Alman ordusunun bir üssü olup daha sonra bir hastaneye dönüştürüldü. Alman ordusu tarafından inşa edilen nizamiye, malikânenin girişinde yer alıyor. Alekhine'in 1946 yılındaki ölümü sonrasında, eşi malikâneyi harap bir biçimde şimdiki sahiplerine bırakmıştır. O günden bu yana, mimari yapının canlandırılmasına çaba gösterilmektedir."

Kaynaklar:
- La Châtellenie Websitesi
- The Essential Sosonko, The Paris Years (Genna Sosonko)
- Alexander Alekhine (Selim Çıtak)
Devamını oku

Bir Kitabın Açtığı Dünya: Mat Problemleri


Tutkuyla bağlanıp üzerinde çokça vakit geçirdikten sonra, henüz onu tanımamış kimselerin satrancı 'sıkıcı' bulmalarına şaşırırsınız. Sportif başarılarla yaşanan hazzı bir kenara bırakalım; derinlemesine bir hesabın, parlak bir fikrin veya gizlenmiş bir inceliğin estetik duygumuzun beslemesiyle bir anda heyecanlanmaz mısınız? Temelde bunu sağlayan, 64 karenin üzerinde olan biteni anlayabilmekten geçer.

Ekonomiklik ilkesi içinde, tahtada yer verilen en az sayıda taşla derin bir fikrin sergilendiği etütlerden, geç yaşta da olsa büyülendiğimi belirtmeliyim. Peki aynı duyguları, mat problemleriyle karşılaştığımda neden hissedemiyorum? Bu olumsuzluğun temelinde, sunulan pozisyonların sıra dışı olmalarının yattığını sanıyordum. Her seviyede yaşanmakta olan 'açılış belası'ndan kurtulma fırsatı vermesine karşın, birçok satrançsever "Chess960"'ı da benzer nedenlerden ötürü sempatik bulmuyor. Doğru; Fischer Satrancı'nda oyunun en kritik anının zaman zaman başlangıç konumu olması bu durumun sebeplerinden biri, fakat esas neden taşlar arasında bir ahenk gözetmenin güçlüğü. Aslında öyle mi?


Bir konuyu değerli bulabilmeniz, ondan keyif alabilmeniz için öncelikle onu anlamanız gerekiyor. Tıpkı Fischer Satrancı'na bugüne dek kafa yormadığım gibi, mat problemlerine de, hakkında bir yargıda bulunmak için gerekli olan minimum ilgiyi göstermediğimden, bir türlü ısınamadım. Fakat geçtiğimiz günlerde elime geçen tarihi bir kitap, bu eksiliğimi giderecek gibi görünüyor...
 


Brian Harley'den İki Hamlede Mat Problemleri

Analiz Satranç'tan arkadaşım Sati Emre Güner'den Pazar sabahının erken saatlerinde gelen kitap fotoğrafı mesajı beni heyecanlandırmaya yetti: Emre'ye "London, G. Bell & Sons Ltd, 1931" ibaresini görür görmez, "Bu kitabı nasıl edinebiliriz?" sorusunu, eserin ismine dahi bakmadan yönelttim. Bell & Sons, yüzyılı aşkın süre önce yayımladığı şömizli / bez-ciltli kitaplarının her birinde, satranç kitaplarında mizanpajın nasıl olması gerektiğini gösterir. Brian Harley'in İki Hamlede Mat Problemleri de bir istisna değil; fakat bu defa içeriğe, yani mat problemlerine odaklanacağım.

Mat Problemi: "Bir avantajın, bir ya da birden fazla fikrin, en iyi şekilde sergilenip değerlendirilerek belirli bir hamle sayısı içinde oyunu mata götüren kurgu konumlara verilen isim" tanımıyla başlıyor İngiliz ismin çalışması. Harley, kompozitörün turnuva oyuncularına karşı sahip olduğu avantajdan bahsederek sözlerine devam eder: "Kompozitör, tahtada bir dizi dâhiyane saldırı ve savunma manevrasını sergilemek isteyebilir. Ya da okuru yanıltmak, ilginç mat konumları hazırlamak, belirli bir stratejik mekanizmayı tekrarlamak, ya da yalnızca pozisyonda tuhaf isteklerini ortaya koymak gibi farklı noktalara da odaklanabilir. Her hâlükârda, kendisinin turnuva oyuncusu üzerinde sanatsal bir üstünlüğü olacaktır - Hem beyaz hem de siyah taşları, arzuları doğrultusunda kendine hizmet ettirebilecektir..."

Kurguculukta taşların hareket kabiliyetleri ile tahtanın limitleri dışında, kompozitörü sınırlayan katı prensipler yok gibi görünse de, ortaya konan 'ürün'ün, tıpkı bir sanat eseri gibi değerli kabul edilmesi için belirli şartları sağlaması beklenir. Çözüm herhangi bir dualite (ya da üçleme) veya alternatif 'anahtar' içermemelidir. Problemdeki fikrin çok benzerinin daha önce bir başka kurgunun içinde yer alması ise sorunun özgünlüğüne şüphesiz gölge düşürür. 

Koskoca problemcilik dünyasını tek bir makalede anlatabilmek mümkün olmadığından, Harley'in eserinin içeriğinden söz ederek devam etmek istiyorum:

- Giriş
- Tanımlar
- Siyahın Savunmasına Dayanan Temalar
- Siyahın Hatalarına Dayanan Temalar
- Mat Stratejisi
- Kombinezon Temaları
- Değiştirilmiş ve Ekli Matlar
- Yapı
- Kurguculuk
- Çözüm ve İnceleme


Jonathan Rowson'ın Mühim Olan Hamleler'deki tespiti kurguculuk için de geçerli mi, emin değilim. Problemi çözmek size keyif verse de, kompozitörün orijinal bir fikri sergilediği 'eser'inden aldığı haz çok daha büyük olmalı. Harley de tam da bu sebeple kitabının sonunu üç önemli kısımla oluşturmuş: Yapı / Kurguculuk / Çözüm ve İnceleme.

Yapı:
"Satranç problemciliğinde yapı prensibi tek bir kelimeyle özetlenebilir - Ekonomi."

Kurguculuk:
"Satranç problemleri kurgulama sanatı da, her sanat  gibi, bir noktaya kadar öğretilebilir. Birinci sınıf özgün bir problem kurgulayabilmeniz için yeterli teknik bilgiye, daha önce kurgulanmış olan problemlerin bilgisine, ince bir fikre ve biraz da ... şansa ihtiyacınız olur."

Çözüm ve İnceleme:
"Bir müsabakada ciddi bir görev olan çözümlemede yalnızca teknik bilgiye sahip olmanız yetmez, aynı zamanda olası hataların dikkatlice tespitine ihtiyaç duyulur."

Tüm bu anlatının bir yere varabilmesi için kitaptan örneklerle yazıyı tamamlayalım. İlk olarak bir minyatür:



A.G. Corrias

Good Companion Folder, 1917
İki hamlede mat (Tema: "Yıldız Kaçışı")
 
Anahtar: 1 d6 (bekleme)
1...Şc8 2 Ff5#
1...Şe8 2 Ve7#
1...Şe6 2 Vf5#
1...Şc6 2 Fa5#

Bu nispeten basit örnekten sonra şık bir problemle devam edelim:



M. Havel

Illustrovany Svet, Aralık 1903
İki hamlede mat (Tema: "Fedayla 'Model'")
 
Anahtar: 1 Kf6
1...Şxf6 2 Ve7#
1...Fxf6 2 Ve4#
1...Fxd3 2 Fc3#

Üçüncü örnekte tahtayı kalabalıklaştırarak seviyeyi yükseltmek istiyorum, ki okur 'Ne varmış bu problemlerde?' diye düşünmesin:



A. Bottaacchi

Italia Scacchistica, Mayıs 1918
İki hamlede mat (Tema: "Yarı-açmaz + Self-Blok")
 
Anahtar: 1 Ae6 (Tehdit Ve4#)
1...Kxe6 2 Vb5#
1...Kc4 2 Vxd7#
1...Ac5 2 A6c7#
1...Ad6 2 A8c7#
 
Sonuncusu, Bell and Sons dizgisini sergilemesi adına kitaptan bir görsel kesit olacak:


Harley'in 1914 yılından bir kurgusu karşımızdaki. Tema ise "arayı kapatarak açmazdan kurtarma". Görüldüğü üzere "Anahtar" 1 f4. 'Siyah' ifadesinin altında kendisinin olası tepkileri, 'Beyaz' ibaresinin altında da ikinci hamlede gerçekleşen matlar görülmekte. Kurgunun kendisi harika, peki ya dizginin yalınlığına ne demeli?

Mat problemleri gerçekten de çok zor bir uğraş. Temponun çok hızlandığı günümüzde, geçmişteki kadar rağbet görmediği de muhakkak. Fakat bu onun suçu değil. Tıpkı "Hayat satranç için çok kısa, fakat bu satrancın değil, hayatın bir kabahati." sözünün vurguladığı gibi...

- Mate in Two Moves, Brian Harley (Bell & Sons, Londra 1931)   
Devamını oku

"Önce Oyna, Sonra Düşün"

 
Lisede arkadaşlarımla fırsat buldukça Küçükpark'taki bilardo salonlarına gittiğimi anımsıyorum. Dışarıdan bakanlar için bir zekâ oyunu gibi görünen satrançtaki (görece) başarılarıma karşın üç bant bilardodaki yeteneksizliğim arkadaşlarımın bana takılmalarının sebebiydi. Üstelik dalga konusu olan yalnızca ben de değildim; bilardonun hem düşünce hem de eylem gerektirmesiyle satrançtan daha zorlu bir branş olduğu konusunda her defasında ikna edilmeye çalışıyordum! 

Satrançsever'in 4. sayısında Nazmi Can Doğan'ın incelediği "Önce Oyna, Sonra Düşün" Willy Hendriks'in ilk eseri olmasına karşın, ismiyle kulağı tırmalayan bu kitabı yeni edinebildim. "İyi Hamlelerin Kökeni Üzerine" ve "Mürekkep Savaşı" gibi sonraki çalışmalarında rastlanan, geleneksel anlayışa ve genel kabule olan başkaldırının izleri Hollandalı ustanın bu kitabında da rastlanıyor. İçeriğe birazdan değineceğim ancak, önce bilardoya dönelim: "Kayınpederim ÖVKSB isimli bilardo kulübünün bir üyesiydi: Önce Vur, Kalanlara Sonra Bak. Bir kıyaslamayla, bir satranç kulübünü benzer bir şekilde adlandırabilirsiniz: Önce Oyna, Sonra Düşün..." Lisedeki 'travmalarımı' (!) mezun olduktan 22 yıl sonra anımsamak ilginç bir tesadüf olsa gerek!

Özellikle de satranca ilk adımlarımızı attığımız dönemlerde, bırakın konumun inceliklerine eğilmeye, hangimiz rakibin tehditlerine dahi bakmaksızın hızla oynayıp acı mağlubiyetler tatmadı ki? Bu olumsuz sonuçların nedeninin 'yeterince düşünmemek' olduğu söylenmemiş miydi bizlere? Peki Hendriks, kitabına neden böyle bir isim vermiş olmalıydı?

Bir konum hakkında öğrencisiyle birlikte kafa yoran antrenörün, pozisyonun ihtiyaçlarını, gerekli planı ve bunu başlatacak anahtar hamleyi öğrencisine doğrudan söylemesi faydalı bir yöntem olarak kabul edilmez. Bu metotla gerçekleşecek çalışma monoloğa dönüşeceği gibi, oyun sırasında kendiyle baş başa kalacak öğrencinin araştırma isteği de körelecektir. Peki bu olumsuz yaklaşıma neden en tecrübeli antrenörler dahi fark etmeden zaman zaman başvururlar? Konumu tanıyan ve inceliklerini bilen antrenör, pozisyonla ilk defa karşılaşan öğrencisinden de (haksız şekilde) aynı tepkileri göstermesini bekler. Oysa bildiğiniz bir konu ile ilk defa karşılaştığınız bir durum hakkında göstereceğiniz tepki birbirinden mutlaka farklı olacaktır. Bu bağlamda Hendriks, özellikle de ilk defa karşılaşan halleri ele alıyor ve "...Önce konum değerlendirmesinde bulunup hamlelere ondan sonra bakmıyoruz. Hepsi aynı anda gerçekleşiyor!" iddiasında bulunuyor ve şöyle devam ediyor: "Konumdan, etkili bir hamleyle bağlantılı değilse, anlamlı bir özellik çıkaramazsınız. Pozisyonun özelliklerini ve onlarla eşleşen hamleleri aynı anda görürüz; etkili bir hamleyle ilintili olmayan özellikler ise alakasızdır. Örneğin Ag5 veya Fxf7 gibi hamleler (aynı anda ya da öncesinde) gözümüze çarpmıyorsa, f7- karesindeki zayıflığı da görmeyiz".

Sizce de, bilardodan çok daha basit bir oyun olan (!) satranç için oldukça felsefi bir açıklama değil mi? Yazar okuru bu kadar terlettikten sonra "Seviyesini yükseltmek isteyen satranç kitapları okuyucusu, metinlerden pek bir şey beklememeli, bunun yerine kendisinin sunulan materyali çalışması gerekir!" diyor. Düşünce süreçlerimizi, doğru hamleyi bulma mekanizmamızı masaya yatırıp, bizi karmaşık arayışlar içine soktuktan sonra, metinlerin sihirli değnekler olmadıklarını vurgulamak kulağa çelişki gibi gelse de esasen doğru. Yazar bu nedenle her bölüme çalışma materyalleri (diyagramlar) vererek başlıyor. Bunlardan dördüncüsü ve arkasındaki açıklamayla incelememizi tamamlayalım:


Oleg Romanishin - Predrag Nikolic

Leningrad 1987
15 Kad1 sonrasındaki konum

"Bu konumu birçok farklı gruba sundum. Nikolic konumdaki en kuvvetli hamleyi, 15...Fe8'i oynamıştı. Birçok öğrencim ise, bir diğer cazip olanak 15...e5'i tercih etti.

15...Fe8 hamlesini nasıl bulursunuz? Muhtemelen bu planı 'biliyordunuz'. Az çok bu konuma benzer pozisyonlarda uygulanan ...Fd7-e8-h5 manevrasını daha önce görmüşsünüzdür ve fikir konuma baktığınız anda zihninizde canlanır. Ve iyi olduğunu da görürsünüz.

Bu durum (illaki) bilinç düzeyinde oluşmaz. Aklınıza bir anda gelen hamle için gerekçe bulabilmek için çok fazla alanınız da var: 'Filimin piyonlar tarafından kısıtlandığını gördüm. Rakibim açık-renkli kareleri de g2-g3 sürüşüyle zayıflatmıştı ve bu durumdan faydalanmak için filimi h5- karesine yönlendirebileceğimi düşündüm. Ayrıca manevra açmaz nedeniyle iyi olabileceği gibi, d4- ve e5- karelerinin kontrolü mücadelesinde de yararlı olabilecekti. f3- karşısındaki baskı hususunda, f8'deki kaleyle de iyi bir işbirliği içerisinde'. Böyle kuvvetli bir hamleyi örnek bir mantıklı yaklaşımla nasıl bulduğunuza kendinizi işte böyle inandırırsınız. Bir bakmışsınız ki, öğrencilerinize doğru hamleyi bulabilmek için konumun özelliklerine bakmaları gerektiğine salık verirsiniz. Kendilerinden 15...Fe8 hamlesini, tıpkı sizin bulduğunuz gibi bulacaklarını bekleyerek.

Belki de kendinizi böyle kandıramayacağınızı düşüneceksiniz. Oysa psikolojideki birçok güncel araştırma, insanların kendilerini yanıltmaları konusunda çok yetenekli olduklarını ve bilinçaltlarından kaynaklanan davranışlarına, bilinç düzeyindeki bir rasyonelleştirme getirdiklerini gösterir. Zihnin olayın sonrasında inşa edilerek, insanın kendini kandırmasına 'sonradan anlama önyargısı*' denir..."
(*Ç.N.: Sonuç belli olduktan sonra, sonucun önceden kolayca tahmin edilebilir olduğunu düşünme yanılgısı).

İngiliz Satranç Federasyonu tarafından 'Yılın Kitabı' ödülüyle taltif edilen "Önce Oyna, Sonra Düşün"'de bahsedilenler beni derinden sarstı. Oyun analizlerini çok seven birisi olarak, geçmişteki incelemelerimin acaba böyle bir yanılgı eşliğinde mi yapıldığı kuşkusunu bende uyandırdı. Yazar 'Kendini geliştirmek isteyen, alıştırmalara odaklansın' dese de, düşündüren metinleri okuyup, onları umursamamak hiç de kolay değil. Neyse ki kendimi ilerleme heveslisi bir oyuncudan ziyade, oyunun mantığını anlamaya çalışan amatör bir satrançsever olarak tanımlıyorum!

- Move First, Think Later, Willy Hendriks (New in Chess, 2014)
- Yararlanılan Kaynak: Satrançsever / Sayı 4 (Kitap İncelemesi - Nazmi Can Doğan)
Devamını oku

Soltis ve "Ben de Başarabilirim!" Hissi

 
Büyükusta Andrew Soltis'i son yıllarda en çok satranç tarihi hakkında hazırladığı saygın kitaplarla görüyoruz. "McFarland" baskı kalitesindeki standardı öyle yüksek belirliyor ki, bahsi geçen kitaplarının fiziki özellikleri çoğu zaman içeriğin önüne geçiyor. Fakat New York Post'un köşe yazarının okur-dostu dili, çalışmalarını, birçokları tarihe meraklı olmayan satrançseverler için zevkle okunan kitaplara dönüştürüyor.



Bobby Fischer ve Andy Soltis

8 Ağustos 1971

Soltis'in işbirliği içinde yer aldığı diğer yayınevi de "Batsford". Satranç kitaplarından keyif almanın dışında diğer beklenti, okurları bulundukları noktadan bir başka noktaya taşımaları. Diğer bir deyişle, satranç anlayışlarını geliştirmeleri, bilgi haznelerine yeni fikirler ve düşünceler katmaları. McFarland yayımcılık çizgisinde biyografik çalışmaları öncelerken, Batsford'un tercihi gelişim amaçlı kaleme alınmış kitaplar. "Satranç Çalışmanın Kolaylaştırılması" da böyle bir eser.

"Öğretici satranç kitapları çok şey vadeder. Bazıları size daha iyi oyuncular olma sözünü verir. Kimi ise, uygun teknikleri çalıştığınız takdirde, okurlarını usta yapma vaadinde bulunur.
Fakat çalışma tekniğinden parmakla sayılacak kadar az kitap bahseder. Bu durum zavallı öğrenciyi, önüne çıkan devasa satranç literatürü ve yazılımıyla debelenmek durumunda bırakır. Kendisini boğan, çok fazla bilgi olur.
Gelişme sıkıntısı yaşayan öğrenci, doğal bir yeteneğe veya doğru bilgisayara ya da kitaplara sahip olmadığını düşünmeye başlar. Ya da günde beş, yedi, hatta on saat çalışmak istemediği için ilerlemeyediğine inanır. 
Oysa sıkıntı bu değildir. Her öğrenci ilerleyebilir, hatta kendisini çok geliştirebilir. Öğrenmesi gereken, nasıl öğrenebileceğidir..."


Gerçekten de önemli olanın çok çalışmak değil, verimli çalışmak olduğu bir dönemdeyiz. Soltis kitabı boyunca bu tespitin altını çizerken, belirlediği birkaç başlık altında samimi tavsiyelerde bulunuyor:

- Satranç okul değildir
- Satranç algınızı işlemek
- En büyük çalışma miti
- Bir açılışı çalışmanın doğru yolu
- İki-buçuk hamle satranç
- Oyunsonu fobisini yenmek
- Çok fazla bilgiyle yaşamayı öğrenmek
- Usta oyunlarından nasıl daha fazla öğrenebilirsiniz?

"İki-buçuk hamle satranç" ifadesiyle ne denmek istenmişti?

"...En kuvvetlisi olmasa da, iyi bir hamleyi çoğu zaman kısa bir hesaplama sonucunda bulabilirsiniz. Ne kadar kısa? Geleceğe doğru yapılacak iki-buçuk hamle. Bir aday hamleyi düşünürken, rakibinizin en kuvvetli yanıtını göz önünde bulundurmanız gerektiğini hâlihazırda biliyorsunuz. Bu, tam bir hamleyi öngörebilmek anlamına geliyor. Aşağıdaki konumu ele alalım (D):
 


Dominguez - Morozevich

Wijk aan Zee, 2009
hamle Beyazda

Beyaz akla gelen aday hamleler hakkında çok çabuk kanaat getirebilir. Öncelikle mümkün olan alışlara bakar ve 1 Vxg5 hamlesinin 1...Vxd1+ ile yanıtlanacağını görür. Bu seçenekte - bir hamleden fazlasına bakmasına gerek yoktur - 1 Vxg5?? berbattır.

İyi oyuncular, şah çekme olanaklarına bakılması gerektiğini de bilir. Ancak 1 Vd6+ Şg8 Beyaza pek yardımcı olmaz. Ayrıca 1 Vd8+ Kxd8 2 Kxd8+ devamyolu da 2...Fxd8! yanıtı nedeniyle mata götürmez.

Bir diğer aday hamle 1 Kb8'dir. Siyahın bazı olası tepkileri, bu hamlenin dikkat çekmesine sebep olmuştur. Örneğin, 1...Fxd2 alışı 2 Kxc8# olurdu. Son devamyolu Beyazın 1, Siyahın yarım hamlesinden oluşan 1,5 hamle sürmüştür. Fakat Beyazın 1 Kb8 sonrasındaki diğer seçeneklere de bakması gerekir ve bu değerlendirme biraz daha uzun sürecektir. 1...gxf5 2 Kxc8 gelirken, 2...Şg7 3 Vg5#'a izin verir ve 2...Şe7 de 3 Vd6#'la yanıtlanır. Her iki varyant da 2,5 hamle sürmüştür. Beyazın son olarak bir olasılığa daha, 1 Kb8 Kxb8 (D) seçeneğine bakması gerekir.

 

2 Vd6+!'nın bu noktada, ilk hamlede olduğundan çok daha etkili olacağını görür, çünkü Beyaz üçüncü hamlesinde bitirici 3 Vxb8+ oynayacaktır. Bu devamyolu da 2,5 hamle sürmüştür (Aynı devamyollarını gören Siyah 1 Kb8! sonrasında terk etmişti)..."


2,5 hamle, yazarın belirttiği gibi, yalnızca bir kılavuz. Konum keskin olduğunda elbette ki çok daha uzun hesaplamaya ihtiyaç duyulacaktır. Ancak yazarın bu ve benzeri samimi tavsiyeleri, okurun kendi pratiğinde hayata geçirebileceği öneriler içermekte.

Soltis'in okur-dostu tarzı, bizleri satrancın aslında pek de zor bir oyun olmadığı yanılgısına düşürebilir. Ancak temelde, hedeflere ulaşabilmek için, "Doğru yöntemlerle ben de başarabilirim!" inancına sahip olmak gerekmiyor mu? Yazar ve okurun âdeta etkileşim içinde olduklarını hissettiren bu kitapların belki de en büyük faydaları da sözü geçen inancı öğrenciye vermekte yatıyor.

- Studying Chess Made Easy, Andrew Soltis (Batsford, 2010)
Devamını oku

"Satranç Dünyam" ve 'Amatör Gecesi'


Sevilen YouTube kanalı "Satranç Dünyam", her Cuma akşamı 'Amatör Gecesi' ismiyle popüler bir etkinlik düzenlemekte. Bu haftadan itibaren, Analiz Satranç olarak buluşmaya kitap armağanları vererek katkıda bulunmak istedik. 

http://youtube.com/c/satrancdunyam

Kitaplarımızı daha büyük kitlelerle tanıştıracağı için FM Yasin Emrah Yağız'a teşekkürler!
Devamını oku

Leonard Barden ve "Puanlı Satranç"


Bir öğretmenin en büyük başarısı, öğrencisine kendi başına çalışma sevgisini aşılayabilmek olmalı. Sosyal ortamdan, ya da dikkatinizi dağıtabilecek hemen her şeyden uzaklaşabilmek bu devirde pek de kolay olmasa gerek. Üstelik başarı ve başarısızlığın, bazen kritik bir konumda alınan tek bir kararla belirlendiği satrançta yeterli motivasyonu bulabilmek herkesin harcı değil. Satrançta bu zorlu görevi keyifli kılabilen uygulamalardan biri, "Puanlı Satranç".

Satrançsever'in içeriğini planlarken, yer vermek için aklımıza ilk getirdiğimiz köşe "Puanlı Satranç"tı. Çok uzun olmayan güncel turnuvalardan bir oyun, ya da o sayıda hakkında bir makale yayımlanan geçmişin ustasına ait bir parti en arka sayfalarda yerini alırdı. Sunulan karşılaşmanın öğretici değere sahip olabilmesi için, kuvvetli hamlelere yüksek puan vermek yeterli olmaz; fikrin inceliklerinin okura kısa ama öz bir biçimde anlatılması gerekirdi.

Geçtiğimiz günlerde, uzun soluklu köşe yazılarıyla satranç gazeteciliğinin duayeni Leonard Barden'in 1957 yılında yayımlanmış "Satrancınız Ne Kadar İyi?" isimli kitabı elime geçti. Aslında bez-ciltli kapağa sahip, biraz sararmış ama tarih kokan sayfaları gördüğümde âdeta büyülenerek, içeriğin önemi benim için aniden ikinci sıraya düşüyor. Fakat edindiğim kitabın bir puanlı satranç derlemesi olduğunu görünce gerçekten de çok sevindim. 

Barden 35 oyunu aşağıdaki başlıklar altında toplamış:
- Merkezin Kontrolü
- Gelişim Üstünlüğü
- Konumsal Oyun
- Hücum Oyunu
- Savunma Sanatı
- Kombinezonlar
- Sıkıştırma Tekniği
- Oyunsonları

Okurun her bir oyunda toplayabileceği en fazla 50 puan bulunuyor. Kitabı çalışma kaynağı olarak kullanacak satrançsever için, hamlelerin üzerini kapatabileceği ufak bir kağıt ve seçimlerini not edebileceği bir defter faydalı olacaktır. Oyunun sonunda toplanan puanlar ise, okurun düzeyinin hangi seviyeye tekabül ettiğini gösterir. 45-50 (usta düzeyi), 40-44 (İngiliz Şampiyonası'nda iyi bir skor), 35-39 (Hastings Premier standardı) gibi. Anlaşılan Barden, oyunlarına birçok farklı ismi konuk etse de kitabını esas olarak İngiliz satrançseverler için kaleme almış. 

İkinci oyun Mangini-Kotov, 1957 partisinden örnek bir konum:


20 Kfd1 sonrasında

20...Vf6
4 puan! Beyazın son hamlesi bir tuzak içeriyordu: 20...Axb4 karşısında 21 cxb4 Kxc4 22 Axc4 ve takiben 23 Axd6 devamyolu sonrasında Beyazın feda edilen vezir karşısında yeterinden fazla materyeli olurdu. Şimdi ise Siyah rakibini ...Ae5-d3 manevrasıyla tehdit etmektedir.

Puanlı satranç yalnızca tek başına yapılacak çalışmalarda keyifli olan bir uygulama değil. Bu tür etkinlikler grup çalışmalarını da eğlenceli hale dönüştürebiliyor. Hele, sonunda en fazla puan toplayana küçük bir ödül de varsa!

- How Good is Your Chess?, Leonard Barden (D. Van Nostrand Company, Inc. 1957)
Devamını oku

"Prag'da Şah-Mat"


 
Satrancın ve onu kitleler için büyülü kılan ustalarının, siyasi ikballere kurban edilişlerinin bir eleştirisiydi "Pawn Sacrifice". Ne yazık ki bu temel nokta dahi, ülkemizde satrancı belli bir sınır içinde görmekle yetinip, ona daha fazla önem vermeye gerek görmeyenler tarafından göz ardı edilince, (birçok hata barındıran) 2014 yapımı film "Şah-Mat" ismiyle seyircilerle buluşmuştu...

Geçmişten günümüze var olan "Satrancı kimler yönetmeli? Satranççılar mı, yöneticiler mi?" tartışmasını bir kenara bırakalım. Nadiren de olsa, kuvvetli ustalar aktif politika içinde yer alıp, sadece satrançta değil, ülke yönetimlerinde de söz sahibi olabiliyorlar. Ludek Pachman'ınki de böyle bir hikâye.

Pachman'ı oyunortasına ilişkin öğretici kitaplarıyla tanımış, Çekoslovak temsilcinin 'tarihte bugün' paylaşımları için araştırma yaparken, 50'li yıllardan itibaren kuvvetli bir Büyükusta olduğunu öğrenmiştim. Fotoğraftaki kitabı ise ülkesini terk edip,  sorunlarını özgürce dile getirebildiği bir mecrada, herhangi bir sansüre uğramadan paylaşılan otobiyografisi. 
 

Sadık bir komünist olarak aktif siyasetin içinde yer alan Pachman, Orta Doğu meseleleri hakkındaki politikalarda partisiyle ayrışır. Sovyetler Birliği'nin başını çektiği Varşova Paktı'na bağlı ülkelerin, Çekoslovakya'daki 'Prag Baharı' ismiyle adlandırılan reformist ivmeyi bastırmak için tanklarla Prag'ı işgali ise Pachman'ın yaşamı boyunca savunduğu fikirlerini sorgulamasına sebep olur. Artık kendini bir anti-komünist olarak tanımlamaktadır. Aktif siyasetten bir süre önce çekilmiş olsa da, saygı gördüğü her ortamda bu durumun yanlışlığını, karşılaştığı haksızlıkları dile getirmekten geri durmaz. Merdiven altındaki toplantılar, illegal şekilde kopyalanıp dağıtılan bildirgeler Pachman'ın yaşamının bir parçasıdır artık. Bu faaliyetleri sonucunda, Atina'da kazandığı bir turnuvanın dönüşünde tutuklanıp, aylarca hapishanede kalır. Gördüğü işkenceler ve yaşadığı sıkıntılar sonucunda, huzuru dine dönmekte bulur.

Pachman arkasında, birçoğu saygın kitaplar olarak kabul edilen sekseni aşkın eser bırakır.
 

Ancak hayat kendisi için, yıllarını adadığı satrançta ibaret değildir. Keres'in eserleri hakkında yaptığı şakaya kitabında yer vererek bunu gösterir: "Uluslararası bir turnuvada, gazetecilerden biri satranca nasıl başladığımı sordu. Bana teyzemin öğrettiğini söyledim, fakat onunkisi biraz farklı bir oyundu - başlangıç konumunda filler atların, atlar da fillerin yerindeydi. Estonyalı Büyükusta Keres diyaloğumuzu duyar duymaz tipik şakalarından birini yaptı: "Kitaplarını okuyan satrançseverlerin, bu durumu mutlaka göz önünde bulundurması gerekir!"

Günümüz Büyükustalarına en ufak bir eleştiri getirdiğimde, satrançlarını haddim olmadan, beğenmediğim düşünülüyor. Oysa konu bu değil. Geçmişin başarılı ustaları için hayat satrançtan ibaret değildi. Teknolojinin ilerlemesiyle kusursuz satranca bu kadar yaklaşılmışken, aynı çok yönlülüğü modern ustalardan beklemek bir haksızlık; doğru. Fakat satrancın bu karakterlerle güzelleştiği bir gerçek ve bu zenginlikleri özlememiz, en az sözü geçen haksızlığımız ölçüsünde haklı! 

- Checkmate in Prague, Ludek Pachman (Faber & Faber, 1975)
Devamını oku

"Mürekkep Savaşı"


Dünya Takımlar Hızlı Satranç Şampiyonası'nda Kramnik ile yapılan röportajı izlediniz mi? Kendisine, "geçmişin oyuncuları ile teknolojinin sağladığı imkanlarla yetişmiş yeni nesil ustalar arasındaki fark nedir?" minvalinde bir soru sorulmuştu. 14. Dünya Şampiyonu, genç isimlerin inanılmaz iyi hesap yaptıklarını belirtirken, daha somut olduklarını dile getirmişti. 'Daha somut'? Devamyollarının derinlemesine hesaplanması şüphesiz her daim önemliydi. Fakat dinamik unsurların giderek öne çıkması, varyantların somut analizini, oyunu kavramsal öğretiler ışığında ele almanın önüne geçirerek günümüzde esas yaklaşıma dönüştürdü.

Zaman makinesine binip yaklaşık 150 yıl öncesine, henüz satranç kitaplarının yaygın olmadığı, turnuvaların ancak birkaç yılda bir düzenlendiği vakitlere gidelim. Belki de bu çoraklığın ta kendisidir ustaları yaratıcı potansiyellerini ortaya koyma konusunda motive eden. Düşünsenize; açılışların ele alınış biçimleri, oyunortası teorisi hakkındaki yaklaşımlar, hatta temel oyunsonları konusunda son noktanın konmasının çok uzağındaki oyuncular için, her oyun bir serüvene dönüşür. Reyting sisteminin var olmaması sebebiyle sözü geçen maceraperestlerin, otorite konumuna yükselebilmeleri için önlerinde tek yol bulunur: Teorilerini, elde edecekleri inandırıcı zaferlerle mutlak gerçeğe dönüştürmek!


Satranç çevrelerinde romantizm ile modernite bundan 150 yıl önceki temel tartışma konusuydu. Satranç sahnesinden uzun zaman önce çekilen Morphy'nin yokluğunda, şimdi iki büyük kahraman vardır: Romantik Zukertort ile Modern Steinitz. İki dev arasındaki (kitaba ismini veren) "Mürekkep Savaşı" ise, ünvan maçlarından beş yıl önce başlar: Dünya'nın iki ve üç numaralı oyuncuları Zukertort ve Blackburne, Londra'da karşı karşıya gelirler (Zukertort maçı 7-2 kazanır). Steinitz mücadeleyi The Field'daki köşesinde mercek altına alırken, Zukertort The Chess-Monthly'de Steinitz'in hatalı bulduğu yorumlarını masaya yatırır. Bu noktadan itibaren köşe yazarlarının temel motivasyonları, tezlerinin haklılığını ispat etmeye çalışırken, satrancın nasıl oynanması gerektiği konusunda yargı da dağıtmaktır bir bakıma!


Gelenekçilik ile yenilikçilik her alanda gördüğümüz akımlar. Son dönemlerin özgün yazarlarından Willy Hendriks, akıcı anlatımı ve okurda merak uyandıran sunumuyla, birçoklarınca satrancın en eğlenceli yönü olarak nitelendirilmeyecek tarihini gerçekten de heyecanlı kılıyor. Benzer konumlara getirilen farklı yaklaşımların etkileşim içine girerek satranca nasıl şekil verdiğini kitaptaki örnekler ışığında anlamaya başlıyorsunuz. Akademik kitapların soğuk karakterini taşımayan Mürekkep Savaşı, tarihe meraklı bir satrançseverseniz size harika zamanlar geçirme vaadinde bulunuyor.

- The Ink War, Willy Hendriks (New in Chess, 2022)  
Devamını oku

"Gölgelerin Teorisi"


Günümüzün tartışmalı isimlerinden Soner Yalçın'ın "Teşkilatın İki Silahşoru" kitabının, bana en akıcı gelen eser olduğunu söyleyebilirim. Elbette ki yazarın güçlü bir kaleme sahip olması önemli bir etken; ancak sanırım beni esas cezbeden, gerçek yaşamların, kurgusal biçimde sunulması, olayların dozunda dramatize edilmesi oluyor.

"Dünya Satranç Şampiyonu Alexander Alekhine, 24 Mart 1946 tarihinde Estoril, Portekiz'deki otel odasında ölü bulunur. Sandalyesine yaslanmış şampiyonun üzerinde paltosu, önünde yemeği ile pek de ötesinde sayılmayacak mesafede satranç takımı bulunur.
 

Otopsi raporunu inceleyen doktor, şampiyonun yemeğin boğazına takılması sonucunda boğularak yaşamını yitirdiğini raporlar. Ancak Alekhine'in sözü geçen fotoğrafının tuhaf bir biçimde teatral olması, çokça kişide şüphe uyanmasına sebep olur. Üstelik II. Dünya Savaşı sırasında Alekhine'in faaliyetleri hakkında söylentiler de bulunmaktadır. Alekhine gerçekten de Yahudi satranç oyuncularının seviyesizliği hakkında bir yazı dizisi kaleme almış mıdır? Üst rütbeli Nazi memurlarıyla birlikte çekildikleri fotoğrafları bulunmakta mıdır?"


Paolo Maurensig hakkında sevgili Tarık Selbes sayesinde bilgim oldu. Yakın zamanda vefat eden İtalyan yazarın "Lüneburg Varyantı" isimli kitabının dilimize çevrildiğini de öğrendim ve onu edinerek yola koyuldum. Aynı yazarın, gizemli Mir Sultan Khan'ın ilginç yaşam öyküsünün konu edindiği "Game of the Gods" kitabı da sırasını bekliyor.

Dünya Şampiyonları arasında en enteresan yaşam öykülerinden biri Alekhine'e ait olunca, Maurensig kurgu romanını hangi kahraman etrafında şekillendireceğine pek de zorlanmadan karar vermiş olmalı. 

Satrancın yaşamın küçük bir yansıması olması kadar, kahramanlarının da karizmatik ve gizemli karakterlerden oluşması, yazarlara harika fırsatlar sunuyor. "Gölgelerin Teorisi"ni okuduktan sonra, bu fikrim değişecek mi, çok merak ediyorum.

- Theory of Shadows, Paolo Maurensig (Picador, 2019)  
Devamını oku

Savaş Döneminden Bir Kitap


1995 yılında Verdun / Fransa'daki Avrupa Yaş Grupları Şampiyonası'nda kurulan kitap standını dün gibi anımsıyorum. Satrancın çok derin bir oyun olduğunu bilsem de, yüzlerce çeşit eseri bir arada görmek heyecan verici olduğu kadar şaşırtıcıydı da. Doğru; henüz yabancı dile hâkim değildim ve kitapları fiziki özelliklerine göre değerlendiriyordum. Tüm bu kısıtlara karşın edindiğim yabancı dildeki ilk kitabım, Harry Golombek'in "Capablanca'nın En İyi 100 Oyunu" bugün bile kitaplığımdaki değerli eserler arasında.
 

Geçtiğimiz günlerde çevrimiçi bir müzayedede Golombek'in bir başka kitabıyla, "Modern Satrançtaki 50 Büyük Oyun"la karşılaşınca, hiç düşünmeden pey vermek istedim. İlk olarak 1942'de yayımlanmış eserin 1947 senesine ait baskısıydı karşımdaki. Kitap 40 gün sonra, New in Chess'in 1995 yılı sayılarıyla birlikte elime geçti. Hep övdüğümüz Bell & Sons Yayınevi'nin ciltli eseri, öncekilerden daha ince bir kâğıtla yayımlanmıştı. Derken gözüme bir başka logo çarptı "Kitap Basımı Savaş Ekonomisi Standardı".
 

II. Dünya Savaşı sırasında yapılan bu düzenlemeyle, ekonomik anlamda da çok sıkıntılı olan sürecin atlatılması amaçlanmıştı. Evet, kâğıt gerçekten de inceydi; ancak şömizli bez cilt ve olağanüstü dizgi de 'Bell & Sons standardı'nı koruyordu.

Harry Golombek, hizmetlerinden ötürü "Order of British Empire" ünvanıyla taltif edilmiş bir satranç ustası, hakemi ve yazarı. İngiliz Şampiyonası'nı üç defa kazanan ismin savaş dönemindeki şifre kırıcılar arasında yer alması ise akıllara Enigma filmini getiriyor.
 

Bu eserinde, 20. yüzyılda saygın ustalar arasında oynanmış 50 partiye yer veren Golombek, 'az ama öz analiz' çizgisini korumuş. Oyunlar öncesinde kazanan ismin okura kısa tanıtımı, partinin özünü vurgulayan kısa notlar ve her karşılaşma için (yalnızca) bir diyagram. Özellikle bu son özelliğin, savaş ekonomisinden (tasarruf dönemi) kaynaklandığına inanıyorum.

Şartlar ne kadar zor olursa olsun, satranç ustaları tahta başında yer almanın yolunu bir şekilde buluyorlar. Yarım kalan Mannheim 1914 Turnuvası'nda tutuklanan oyuncular, 1939 Buenos Aires Olimpiyatı sonrasında ülkelerine dönemeyen ustalar ve şimdi de Rusya-Ukrayna gerilimi arasında sıkışmış isimler... Satranç onlar için bir tutku, ama bazen de bir kaçış yolu.

- Fifty Great Games of Modern Chess, Harry Golombek (Bell & Sons, 1947 {1942}) 
Devamını oku

"Şanslı Kurban"


Özünde bireysel bir branş olan satrançta, takım müsabakalarının keyifli buluşmalardan olduğuna katılır mısınız? Bu fikri taşıyanların temel savı şu olmalı: Her insan gibi etkileşimde bulundukça yaşamdan keyif alan satrançsever, '64 kareli dünya'daki yalnızlığını, arkadaşlarıyla oyun dışında birlikte vakit geçirerek kompanse etmeye çalışır. Bu tür turnuvalarda aklımda kalan bir espri, takımın 1. masasında oynayan arkadaşa takılan o muzip isimdi: "Kurban"!

Çalkantılı kariyerini 70'li yılların başında nihayet yoluna koyan Fischer'ın prestijli ünvana eninde sonunda kavuşacağı satranç çevrelerince beklenmektedir. Ancak Spassky'nin karşısına çıkabilmek için aşılması gereken engeller hiç de kolay değildir ve ilk duraktaki rakip Mark Taimanov olur. Günümüzde 'Taimanov' ismini açılış teorisine olan katkıları (1 e4 c5 2 Af3 Ac6 3 d4 cxd4 4 Axd4 e6 5 Ac3 Vc7 / 1 d4 Af6 2 c4 c5 3 d5 e6 4 Ac3 exd5 5 cxd5 d6 6 e4 g6 7 f4 / 1 d4 Af6 2 c4 e6 3 Ac3 Fb4 4 e3 Ac6) ve Bobby Fischer karşısındaki Adaylar Maçı ile anımsıyoruz. İşte fotoğraftaki kitap da bu tarihi buluşmayı kaybedenin penceresinden ele alıyor. 

Maçta Fischer'ın son dönemlerde elde ettiği başarılarıyla kuvvetli Sovyet usta karşısında favori olduğu bir gerçektir. Ancak sahip oldukları satranç atmosferi, açılışlardaki kuvvetli hazırlıkları, zengin satranç literatürü ve belki de en önemlisi kazanma alışkanlıklarıyla Sovyet temsilcilerin hiçbir zaman kolay rakipler değildir. Fakat Vancouver'daki, 10 oyunluk maç Taimanov açısından felaketle sonuçlanır: 0-6! 

Kariyerine 20 yıl ara verdikten sonra, Asrın Maçı'nın rövanşında Spassky'yle karşılaşmak için satranç sahnesine geri döner Fischer. Oysa devir çok değişmiştir ve Satranç Olimpos'unda artık gizemli Amerikalı değil, disiplinli Kasparov ile Karpov yer almaktadır. Tam da bu zamanlarda Taimanov'a 21 yıl önceki maç hakkında bir kitap hazırlama teklifi sunulur. "Bobby Fischer'ın Kurbanıydım" ifadesini gördüğümde, eserin Batılı satrançseverler için daha ilginç kılanabilmesi için bu isimle çevrildiğini düşünmüştüm. Oysa yayımcının önsözünden, ismi belirleyenin bizzat yazarın kendisi olduğunu öğreniyorsunuz. Detaylı ve öğretici oyun analizlerine geçmeden önce sunulan metinlerde, aynı zamanda önemli bir piyanist olan Taimanov'un Fischer'a olan hayranlığının izlerini görüyorsunuz. Ama beni esas etkileyen yazarın kendisiyle barışık olmasıydı:

"...Diplomatik satrançseverlerin bana Fischer hakkında sorular sormaktan çekindiklerini gözlemliyorum. Buradaki bahaneleri istemsizce incelik gösterip, korkunç adı anımsatabilecek tek bir hatırlatıcının, yaşlanmakta olan Büyükusta'da travmalarla yeniden yaralar açacak olması. Hassasiyetlerini takdir etsem de, fikri tümden reddediyorum. Fischer karşısındaki 1971 Adaylar Çeyrek Final Maçı bana en büyük üzüntüleri ve (detaylarına daha sonra değineceğim) uzun soluklu sorunları getirmiş olsa da, düelloyu yaşamımın en parlak olaylarından biri olarak hatırlıyorum. Satranç tarihinde saygın bir yere sahip olağanüstü Büyükusta'yla karşılaşmış son birkaç isimden biri olmak bana mutluluk verdiği gibi, feci neticeye karşın, oyunların içerikli ve mücadeleli geçmeleri, genel bir kabuldür..."

'Bildiğim Fischer', 'Çileli Düello' ve 'Akıbet' Taimanov'un kaleminden dökülen bölümler. Bu noktadan sonra yayımcı inisiyatif alıp 'Çevirmenin Notu', 'Ek Oyun ve Kaynaklar', '45 Yıl Sonra' ve '12 Enteresan Konum' gibi kitaba onu bir biçimde modernize eden kısımlar eklemiş.

Özetle Taimanov'un eserinde, nasıl bir kitap yalnızca ismiyle değerlendirilmemeliyse, bir maçın da yalnızca sonucuyla yargılanmaması gerektiğini öğreniyorsunuz.

- I was a Victim of Bobby Fischer, Mark Taimanov (Quality Chess 2021) 

Devamını oku

Unutulmaz Röportajlar


Bir satranç kitabı kapağında 'Unutulmaz' ifadesiyle karşılaştığınızda, aklınıza 11. Dünya Şampiyonu'nun oyun koleksiyonu* gelir. Zamanın ustaları veritabanlarının olmadığı dönemlerde, sırlarını samimi bir biçimde paylaşmaktan uzak durur, kendilerini ifşa edebilecek ipuçlarını, oyun stilleri ile tercihlerini gizlemeyi yeğ tutarlardı. Gizemli Fischer'ın çok fazla detaya girmeyen, ancak nokta atışı analizleri ile Evans'ın giriş metinleri, sözü geçen eserin bir başyapıt olarak kabul edilmesini sağlamışlardı.

Yıllar içinde satrancın ele alınış biçimi de, oyuncuların yaklaşımları da değişti. Bilgiyi saklamak artık imkânsız hale geldiğinden, çare her türlü konumu oynamaya çalışmakta aranmaya başlandı. Spassky'yle özdeşleşen 'evrensel stil' bir anda herkesin idealine dönüştü. Oyuncular zamanla, perde arkasında kalmak yerine, güvenlerini kazanan isimlerle paylaşımlarda bulunarak, tahtadaki fikirlerini satrançseverlere gösterdikleri kadar, seslerini de kendilerine duyurmak istemeye başladılar.

Karakterlerini tahtaya yansıttıklarından çıkarmaya çalıştığımız kahramanları, ne kadar tanıyoruz? Büyüklerimizce paylaşılan anekdotlar, kendi etkileşimlerimiz ve süreli yayınlar dışında konu hakkında başvurabileceğimiz elle tutulur kaynak bulunmuyor. Dergi yayımlama maceramden öğrendiğim bir şey varsa o da şu: Okur, teknik meseleler, ya da güncel turnuva haberlerindan belki daha fazla, röportajları okumaktan hoşlanıyor. Hayal ettiğimiz başarıları elde edenleri farklı kılan unsurlar ne? Güncel meseleler hakkındaki görüşleri neler? Satrançseverleri bir açılış yeniliği veya parlak bir oyun kadar heyecanlandıranlar, tam da bu sorulara verilen yanıtlar oluyor.

Belçikalı satranç gazetecisi Gert Devreese'nin çeşitli gazete ve dergiler için gerçekleştirdiği röportajlar, geçtiğimiz yıl Thinkers Publishing tarafından derlendi. Kasparov'dan Carlsen'e, Friedel'dan Shahade'ye, Afek'ten Yermolinsky'ye, birçok önemli ismin farklı dönemlerde paylaştıkları 35 röportaja tek bir kitapta ulaşmak hakikaten keyifli. Wijk aan Zee turnuvaları direktörü van den Berg'in önsözde belirttiği üzere, "Uzun ve yazılı röportajlar varlıklarını hâlâ sürdürüyorlar". Her şeyin hızlandığı ve çabuk tüketildiği zamanımızda bu nasıl mümkün? Anlatıcıya detaylı hazırlık sonrasında, doğru soruları yöneltip, kendisini hararetli bir sohbetin içine çekerek. Bunu başarabilmek elbette güç, ancak Devreese zorlu görevi başarıyla gerçekleştiriyor.

- My Most Memorable Interviews, Gert Devreese (Thinkers Publishing, 2022)
* My 60 Memorable Games
Devamını oku

Lenin'in Etüde Övgüsü

 
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin kurucusu Vladimir İlyiç Lenin'in merakı, ilerleyen yıllarda satrancın bu ülkedeki gelişimindeki motivasyon kaynaklarından biri olmuştur. Vasily ve Mikhail Platov'un Domination in 2545 Endgame Studies (Kasparian)'de rastladığımız etütlerinin yanıtında şu açıklamayı görürüz:
 

"Satranç kurguculuğunda dikkate değer bir iz bırakan bu güzel oyunsonu etüdü, satrançseverler arasında genel bir beğeniye mazhar olduğu gibi, Lenin tarafından da takdir edilmiştir."
 
Platov Kardeşler, 1909
Konumda iki aday hamle bulunmaktadır: 1 Af3 ve 1 Ae2.

İlk olarak bakılan 1...a1V sonrasındaki 2 Fxd4+ yanıtı sonrasında oluşan piyon finali, fakat bu devamyolunda herhangi bir fark görünmüyor ve sonuç berabere oluyor: 1 Af3 (1 Ae2) 1...a1V 2 Fxd4+ Vxd4 3 Axd4 Şxd4 4 Şg4 Şxd3 5 Şg5 Şe4 6 Şh6 Şf5 7 Şxh7 Şf6! (Şu devamyoluna kaybeden 7...Şg5? yerine: 8 h6 Şf6 9 Şg8 Şg6 10 h7+-) 8 Şg8 Şg5 ve beraberlikle.

Ancak 1 Ae2!! arkasında mükemmel bir başka fikir bulunuyor: 1 Ae2 a1V 2 Ac1!! (D)


 
2...Va5 (Beyaz rakibini 3 Fg5#'le tehdit ediyordu; 2...Vxc1 3 Fg5+ ve 4 Fxc1+-) 3 Fxd4+! Şxd4 4 Ab3+ ve Beyaz kazanır.
 
Devamını oku

Waitzkin ve "Öğrenme Sanatı"

 
Öyle ya da böyle, satrancın son dönemlerde popülerleşmesinde "Vezir Gambiti"'nin önemli bir etkisi bulunuyor. Filmi biraz geriye, 1993 yılına saralım; başka bir yapımın sevdiğimiz oyunu yine ona yabancı olan kitlelerle buluşturduğunu görürüz: "Searching for Bobby Fischer"'ın, ya da ülkemizdeki ismiyle "Masum Hamleler"'in.

Amerikalı IM Josh Waitzkin'in babası Fred'in kitabından uyarlanan filmde, satranç mücadelesinin birey üzerindeki psikolojik açıdan yıpratıcı etkisi ortaya konurken, turnuvalardaki serüvenin, kazanma ve kimi zaman da kaybetmenin güzelliği vurgulanıyordu. Yalnızca satrançta değil, herhangi bir konuda ancak ve ancak onu tutkuyla sevdiğinizde başarılı olabileceğinizi görüyordunuz. O işe görev icabı değil, beklenti içinde olmadan sevgiyle yaklaştığınızda. Anne ve babaların yetenekli çocuklarına nasıl yaklaşması gerektiğinin ipuçları da izleyenlere veriliyordu.

1998 yılı. 'Ulusal Açık' Las Vegas'ta düzenlenmekteydi. Oynayan onca usta kadar, Karpov'un da onur konuğu olmasıyla, daha önce hiç hissetmediğim duygularla bu turnuvaya katıldım. Fakat 15 yaşında olduğunuzda sizi meraklandıran isimlerin başında, Masum Hamleler'in konusu, ya da meşhur ChessMaster programının marka yüzü 'Josh' gelebiliyor!
 

Lputian - Waitzkin, Las Vegas 1998

Sonraki yıllarda kendisinin Büyükusta olmasını beklerken, Waitzkin satranç sahnesinden aniden çekildi. Dövüş sporlarından Tai Chi Chuan'a yönelmesi bende ciddi bir hayal kırıklığı yarattı. Kitabını gördüğümde ise kendimi "Bir başka kişisel gelişim kitabı mı?" sorusunu düşünürken buluyordum. Oysa ona, babasının suçlayıcı tavırlarıyla yaklaşmamalıydım. Waitzkin: "...Sorunlar vardı. Film yayınlandıktan sonra, artık turnuvalara satrançeverlerin yoğun ilgisiyle karşılaşmadan katılamıyordum. Satranç konumlarına yoğunlaşmak yerine, istemediğim şekilde bir yıldız görünümüne çekiliyordum. Çocukluğumdan beri, satrancın ilerledikçe derinleşen o karmaşıklığı hakkındaki çalışmalarıma değer veriyordum. Tahta başında saatlerimi harcayıp, deneyimlerimi aynı tutkuyla yine satranç, basketbol, okyanus, psikoloji ve sanat hakkında kullanabiliyordum. Oyun benim için coşku verici ve bir o kadar da sakinleştiriciydi. Çünkü merkezinde ben vardım. Satranç benim dostumdu. Fakat bir anda huzur kaçırıcı olarak yabancılaştı..."

Satrancın giderek bir yüke dönüşmesi, Waitzkin'i yeni arayışlara yöneltmişti anlaşılan. İç huzurunu usta olduğu alanı terk edip, tamamen acemi olduğu bambaşka dünyada bulabilmişti. Kendisini mutlu eden başarılar ya da şöhret değil, öğrenme yolculuğunun ta kendisiydi de ondan.

'Akışı hissetmek' fotoğraftaki kitap boyunca Waitzkin'in değindiği bir meseleydi. Oyunları arasında bunu en çok hissettiren ise, Benko Gambiti'ndeki etkileyici zaferi olmuştu:
Klein-Waitzkin, New York 1993: http://www.viewchess.com/cbreader/2017/12/4/Game39810472.html

"Satranç analiz sanatıdır." Tarihte bugün doğan Botvinnik'in hafızlara kazınan özdeyişi. Waitzkin'in kitabı da benzer bir adı taşıyor: "Öğrenme Sanatı - İdeal Performansa Götüren İçsel Yolculuk".

- The Art of Learning, Josh Waitzkin (Free Press, 2007)
Devamını oku

Akiba Rubinstein ve Klasikler


Yazın dünyasında, yoğun talebe karşın, baskıları tükenmiş olduğundan bulunamayarak âdeta birer efsaneye dönüşmüş eserler vardır. Ülkemiz özelinde konuşalım: Samarian'ın Sistematik Antrenman'ı, ya da Palavan'ın Kale Finalleri gibi, Selim Gürcan yeni çevirilerle onları dilimize tekrar kazandırmadan önce Réti'nin Büyükustalar & Modern Görüşler'i ile Nimzowitsch'in Sistemim'i de böyle kitaplardı.

Batılı satrançseverler için Sovyet döneminde yayımlanmış birçok çalışma da bu kategoride ve Razuvaev ile Murakhveri'nin "Akiba Rubinstein" kitabı en başta gelenlerden. Geçmişin içerikli kitaplarına değer veren her satrançseverin bildiği, SSCB devlet yayınevi Fizkultura i sport'un 'kara kitaplar' serisinin belki de en meşhuru sözü geçen bu eserdi. İlk baskıda görülen 75.000 tirajına karşın, kitabın orijinali bulabilmek bugünlerde çok zor. Son yıllarda sunulan birçok kaliteli kitap ve önde gelen yayıneviyle, İngilizce, satranç literatürünün ana diline dönüşmüş olmasına rağmen, 'Taçsız Kral' hakkında kapsamlı bir çalışmaya rastlanmaması, başyapıtın 43 yıl aradan sonra yeniden yayımlanmasının nedeni olmalı. Peki satrancın geçirdiği evrime rağmen, böyle bir klasik hâlâ okunmaya değer mi? Yayımcı Jan Verendel: "...Gelişme heveslisi oyuncuların günümüz satrancının neden ve nasıl bu şekilde oynandığını öğrenebilmeleri için, geçmişin model oyunlarını derinlemesine çalışmadan, modern Büyükustalar aralarındaki karşılaşmaların detaylarına inmemeleri gerektiğine inanıyorum. Rubinstein gibi oyuncuların partilerinde, plan ve tipik fikirlerin çok daha açık ve net biçimde uygulandıklarını görürsünüz. Bu sebeple, böylesi oyunların çalışılması çok öğretici olduğu gibi, oyuncunun satranç anlayışını da zenginleştirecektir..."

Tespit gibi tespit! "Steinitz'in İzinde" başlıklı bölümde Murakhveri Rubinstein'ın biyografisine, parlak oyunlarından kesitler sunarak yer veriyor. Ardından gelen ve 60 oyun içeren "Seçme Partiler" bölümünü Razuvaev kısa, ancak nokta atışı analizlerle okurlara sunuyor. Deneyimli antrenörün "Parlak Anların Mozaği" ile "Rubinstein ve Satranç Teorisi" bölümleri ise birer makaleyi andırıyor.

Onca yılın ardından, analizlerde birtakım düzeltmelere gidilmesi gerektiği muhakkak. Zorlu görevi, kitabı çeviren Deviatkin üstlenirken, dipnotlara en sonda yer verilmesi doğru bir yaklaşım olmuş.

Yazıyı önsözü kaleme alan Gelfand'ın cümleleriyle bitirelim: "Bu kitabı ilk olarak 10 yaşında okudum. Öğleden sonraları okuldan eve geldiğimde her gün oyunlara bakıyordum. Tüm oyunları ezbere bilene dek bu rutini izledim. Kitabı bitirdiğimde ise, onu yeniden okumaya başladım!"

Bir kitabın 'klasik' sayılması, onun okurda uyandırdığı tekrar tekrar okunma isteği olmalı. "Akiba Rubinstein" da her satrançseverin kitaplığında yer alması gereken, öyle bir klasik!

- Akiba Rubinstein, Razuvaev & Murakhveri, Verendel Publishing 2023 (1980)
Devamını oku

"Sovyet Dışlanmışı"


Grigory Levenfish (1889-1961). Çarlık Rusya döneminde doğup, yaşamının önemli bölümünü Sovyet rejimi altında yaşayan satranç oyuncusu. 9. ve 10. Sovyetler Birliği Şampiyonaları'nı kazanıp, sistemin altın çocuğu Botvinnik'le en güçlü olduğu dönemde 6,5-6,5 berabere kalan Büyükusta, neden Batılı satranç çevrelerinde yeterince tanınmıyor? Satranç tarihine pek de meraklı olmayan kimseler için 'Levenfish' ifadesi bugünlerde yalnızca Sicilya / Dragon Varyantı'ndaki o saldırgan devamyolunu (1 e4 c5 2 Af3 d6 3 d4 cxd4 4 Axd4 Af6 5 Ac3 g6 6 f4) anımsatıyor.

Konuştuğu birçok dil ve sahip olduğu entelektüel birikimle bulunduğu ortamlarda iz bırakan Levenfish, tam da bu özellikleriyle Çarlık döneminin güzelliklerini temsil ettiğinden Sovyet otoritelerce hiçbir zaman tutulmaz. Kendilerince o devir bir an önce unutulmalı ve satrançta kazanılacak başarıların, ancak ve ancak rejimin doğru uygulamaları sayesinde elde edildiği mesajı herkese verilmelidir. Eski tüfekler Rabinovich, Romanovsky ve Levenfish'in bundan sonraki görevleri meşaleyi yeni nesile, üstelik onlara yenilerek devretmeleridir.

Yaşamı boyunca kendini göstermek için yeterli fırsatları bulamayan Levenfish, yoksunluğunu yazdığı satranç hatıratıyla gidermeyi amaçlar. Kitaba Somerset Maugham'ın "Özet"inden alıntı yaparak başlar. Epigrafta anlatılmak istenen, insanın yaşadıklarını tüm gerçekliğiyle yeni nesillere aktarma dürtüsüdür.

Ölümünden kısa bir süre önce, kitabını yayımlayacak devlet yayınevi Fizkultura i Sport'un ofisinde Bronstein ile karşılaşır. Üzüntü içinde "Bana ne yaptılar Devik, biliyor musun? Kitabımın yarısını çıkardılar!" der. Oysa iyisiyle kötüsüyle, yaşadıklarını kendi penceresinden satrançseverlerle buluşturmaktır Capablanca'nın, Lasker'in, Rubinstein'ın ve Alekhine'in dostunun arzusu. Sansürlenmiş haliyle dahi olsa kitabının okurlarla buluştuğunu görmek ister, fakat bu dahi gerçekleşmez. "Izbrannye Partii i Vospominaniya" Levenfish'in ölümünden ancak altı yıl sonra, 1967'de yayımlanır.

Quality Chess'in 'Satranç Klasikleri' dizisinin ilk adımı Lipnitsky'nin başyapıtı "Modern Satranç Teorisi Meseleleri"nin çevirisiyle atılmıştı. Zamanla, Sovyet satranç literatürünün köşe taşlarını oluşturan birçok klasik satrançseverle buluştu. Twitter'daki harika paylaşımlarını ve içerikli blogunu takip ettiğimiz Douglas Griffin'in çevirisiyle yayımlanan "Sovyet Dışlanmışı" da serinin en güzel kitaplarından biri. 79 analizli oyun, sansüre maruz kaldığı bilinse de paylaşılan anekdotlar. Fakirlik içinde yaşamını yitirmiş Sovyet dönemindeki burjuvanın yaşadıkları ve 64 kareye yansıttıkları...

- Soviet Outcast, Grigory Levenfish (Quality Chess, 2019 {1967})
Devamını oku

Satranç Analizlerimiz


Bizlere ilginç geldikleri kadar, sizlere de keyif vereceğini düşündüğümüz satranç analizleri yolculuğumuzu paylaşmak istedik. Büyük Mikhail Moiseyevich Botvinnik'in belirttiği üzere, "satranç analiz sanatıdır!".
 
Özen - Roganovic, Pep 2017, 1-0
Geller - Anikaev, Minsk 1979, 1-0 
Kasparov - Duer, Graz, 1981, 1-0
Salwe - Chigorin, Lodz 1906, 0-1
Zinn - Minev, Halle 1967, 0-1
Anand - Kasparov, New York 1995, 0-1
Rubinstein - Hromadka, Maehrisch Ostrau 1923, 1-0
Nimzowitsch - Alapin, St. Petersburg 1914, 1-0
Petrosian - Pachman, Bled 1961, 1-0
Ivanchuk - Csom, Erivan 1989, 1-0
Dört At İskoç Karşısında
Kalıpların Tanınması
Gerasimov - Smyslov, Moskova 1935, 0-1
Kuzmin - Grozspeter, Kuşadası 1990, 1-0
Mengarini - Bisguier, Baltimore 1948, 0-1
Nimzowitsch - Tarrasch, St. Petersburg 1914, 0-1
Rodshtein - Gashimov, Ohrid 2009, 0-1
Velimirovic - Bukal, Yugoslavya 1971, 1-0
Fischer - Kholmov, Havana 1965, 0-1
Steinitz - Selmann, Baltimore 1885, 1-0
Reinisch - Traxler, Hostoun 1890, 0-1
Nalbant - Küçük, Serik 2017, 1-0
Euwe - Alekhine, Zandvoort 1935, 1-0
Kozul - Ataman, İzmir 2015, 1-0
Kupreichik - Sveshnikov, Kujbysev 1986, 1-0
Lasker - Steinitz, Montreal 1894, 1-0
Tuncer - Unat, İzmir 2017, 0-1
Baretic - Pirc, Cateske Toplice 1968, 0-1
Karu - Keres, Yazışmalı 1931, 0-1
Browne - Bisguier, Chicago 1974, 1-0
Short - Kasparov, Saint Louis 2015, 0-1
Vadim Zvjaginsev'in Üç Oyunu
Botvinnik - Tartakower, Nottingham 1936, 1-0
Morozevich - Şanal, Ruma 2017, 0-1
Ding Liren - Aronian, Paris 2013, 1-0
Wagner - Nakamura, Man Adası 2017, 0-1
Short - Kasparov, Londra 1993, 0-1
Grischuk - Vachier-Lagrave, İnternet 2017, 1-0
M. Lubbe - Fridman, Osterburg 2012, 0-1
Bernstein - Najdorf, Montevideo 1954, 1-0
Karpov - Torre, Manila 1976, 0-1
Jinshi Bai - Ding Liren, 2017, 0-1
Tkachiev - Adams, 1999, 1-0
Satrançta Hesaplamanın Önemi
Birbrager - Suetin, Minsk 1964, 0-1
Polugaevsky - Maslov, Moskova 1963, 1-0
Fischer - Incutto, Mar der Plata 1960, 1-0
Klein - Waitzkin, New York 1993, 0-1
Xie Jun - Larsen, Monako 1994, 1-0
Bologan - Sai Agni Jeevitesh, Sitges 2017, 1-0
Karjakin - Esipenko, Riyad 2017, 0-1
Yağız - Yılmaz, Şile 2005, 1-0
Saemisch - Richter, Berlin 1941, 0-1
Medina - Spassky, Gothenburg 1955, 0-1
Ponomariov - Kramnik, Linares 2003, 0-1
Yusupov - Lobron, Nussloch 1996, 1-0
Stein - Portisch, Stockholm 1962, 1-0
Tartakower - Schlechter, St. Petersburg 1909, 1-0
Botvinnik - Kan, Leningrad-Moskova 1930, 1-0
Becker - Tarrasch, Breslau 1925, 1-0
Stoltz - Steiner, Stockholm 1952, 1-0
Nielsen - Carlsen, Bundesliga 2005, 1-0
Reti - Romanovsky, Moskova 1925, 1-0
Reshevsky - Savon, Petropolis 1973, 0-1
Bisguier - Benko, New York 1963, 0-1
Szabo - Honfi, Budapeşte 1950, 1-0
Sämisch - Herzog, Gablonz 1924,1-0
Barcza - Troianescu, Karlovy Vary 1948, 1-0
Vetemaa - Shabalov, Haapsalu 1986, 0-1
Johner - Réti, Dortmund 1928, 1-0
Nielsen - Hillarp Persson, Kopenhag 1998, 0-1
Mikenas - Lebedev, Tiflis 1941, 1-0
Jansa - Hübner, Atina 1969, 0-1
Mattison - Nimzowitsch, Karlsbad 1929, 0-1
Miles - Spassky, Moriles 1978, 1-0
Wolf - Rubinstein, Teplitz-Schönau 1922, 0-1 (Analiz: Max Euwe)
Vaganian - Planinc, Hastings 1974/75, 0-1
Eren - Kamer, Antalya 2019, 1-0
Purdy - Crowl, Yazışmalı 1934, 1-0
Chekhover - Kasparian, Erivan 1936, 0-1
Svidler - Leko, Dortmund 2004, 1-0
Taimanov - Petrosian, Zürih 1953, 1-0
Işık - Demirbağ, Antalya 2020, 0-1
Engels - Euwe, Lahey 1929, 0-1
Ragozin - Sozin, Yazışmalı 1937, 0-1
Radulov - Onat, Atina 1976, 0-1
Devamını oku
  • 2013/1 Sokak No:2 Ege Apartmanı Daire:10 Bostanlı - İzmir / TÜRKİYE
  • +90 536 357 31 56
  • info@analizsatranc.com

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.